Onca para döküp aldığım bir ürünü dibine kadar
bitirmek, çöpü boylamasını izlemek neden bu kadar zevk verir çözemedim.
Sadece
nefret ettiklerim değil sevdiklerim bitince de rahatlıyorum, üstelik yerine
yenisini koyacağımı bile bile.
Galiba ben bu
kozmetik işinin alışveriş kısmına daha bir hastayım. Büyük bir umutla, mucize
yaratacağını düşündüğüm krem mucize yaratmadı mı, hoop hemen bitsin diye
gözünün içine bakıyorum. Sonra da gelsin sıradaki güzeller.
“project pan”ler
veya “bitti kurtuldum”lar aslında alışveriş hastalığının semptomundan başka bir
şey değil. Bahanelerim de hep aynı:
- Amaan 3 günlük dünya, nelere para harcamıyoruz ki,
- Bu fara benzer on milyon farım daha var ama bunun da ambalajı çok şirin,
- Bu hafta çok çalıştım, yoruldum, kendimi ödüllendireyim.
Böyle diye diye daha çok project pan’ler
görür bu kokosh.
Buyrunuz, bunlar da
benim dibini parmağımla sıyırdıklarım:
A Scent By Issey
Miyake Florale: Çok hafif, duru bir
çiçek kokusu. Yaz, kış kullandım. Amerikada indirimde 40 dolar
almıştım. Aldığım markette (Target) ambalajlı satılıyordu ve tester’ı yoktu. Bir parfüm hem
Issey Miyake marka hem de çiçek kokusu ise ne kadar kötü olabilir diye aldım. Risk alarak bu güzellikle de tanışmış oldum. Şimdilerde boş şişesini gardrop çekmeceme
koydum, kalan birkaç damla parfüm kırıntısı buharlaşıp dolaba sinsin istiyorum.
Neutrogena Mascara:
Bunu da Amerikada bir marketten 7-8 dolar gibi bir paraya
almıştım. Kullandığım en iyi rimellerden biriydi diyebilirim. Daha önce
clinique kullanmıştım ama neutrogena’nın da ondan geri kalır hiç bir şeyi yoktu,
hem de fiyatı çok da uygun. Ne topaklanma oldu ne başka birşey. Doğal, uzun kirpikler
yarattı. Zaten ben bu markayı severim, maskarasını ayrı sevdim. Şimdi biten
maskaranın fırçasını, makyaj yapmak istemediğim günlerde sadece kirpiklerime
şekil versin diye kullanıyorum. Ayrılığımız kolay olmayacak.
Bare Minerals Lip
Gloss-Rose: Severek kullandığım, doğal renke bir parlatıcıydı. Kemirgen bir yapıda olduğum için, dudaklarımı ısırırken mümkünse ruj ve glosslar minimum kimyasal içerseler iyi olur. Bare Minerals da herhalde kozmetik dünyasının
en masum markası olduğu tekrar alabilirim.
Missha Cleansing
Oil: Missha BB Cream aldığımda bunu da
temizleyici olarak 50 TL gibi bir fiyata almıştım. Karma ciltli olduğumdan temizleyici olarak yağ kullanmaya önyargılı yaklaşmıştım ama deneyince sevdim. Çok az alıp
yüzüme masaj gibi uyguladım ve sonra çok az suyla yine yüzüme masaj yaparak tüm
makyajı, BB kremi akıttım ve suyla yüzümü duruladım. 4-5 damla yeterli geldiği
için 1 yılda bitti. Missha ürünlerini bulmak kolay olmadığı için bence muadili
olan Dermalogica Cleansing Oil ile devam edeceğim.
Neutrogena El Kremi:
Denemeyen, kullanmayan yoktur herhalde. Bence en iyi el kremi, kolay emiliyor,
rahatsız edici kokusu yok, ellerim uzun süre nemli kalıyor. Bulabilirsem
parabensiz bir el kremi denemeyi düşünüyorum, yoksa yine bunu alırım.
Body Shop Kenevir Ayak
Kremi: Vay arkadaş bu nasıl kötü bir krem kokusudur. Ayağımı yumuşacık yaptı
tamam ama kenevir kokusu da beni hayattan soğuttu. Topuğum taş kesilmedikçe bir daha
almam. Bir de daha doğrusu ben bir daha ayak kremi almam. Vücut nemlendiricisini
sürerken ayağıma da sürerim, olur biter. Zaten gece kremlenme ritüelimden
yatağa zor giriyorum. Yok göz kremi, yok gece kremi, bi de ayak kremiyle
uğraşmayayım, merci.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder